Alicia Dujoune Ortiz’in ifadesiyle tanımlayacak olursak; “Tango iki kafalı, tek vücutlu ve dört ayaklı çirkin bir yaratıktır”. Bir şarkı süresince yaşar ve bu çirkin yaratık son notayla öldürülür. 

Breh! Breh! Breh! 

Ortiz, kendine özgü ancak son derece acımasız oynatmış kalemini. Ama yinede, sağ olsun var olsun. Peki nedir tango? Hadi bize şimdi kolay gelsin… 

Tango, Rio de la Plata’da doğmuş, müzik, şiir ve danstan oluşan sanatsal bir fenomendir, diyelim ve devam edelim. Köken olarak Güney Amerika’nın La Plata bölgesinde yani Arjantin’in Buenos Aires ve Uruguay’ın Montevideo’sunda ortaya çıkmış 2/4, 4/8 veya (1920 sonrası) 4/4’lük, çoğunlukla bir şarkı eşliğinde icra edilen senkop bir çift dansıdır. Genellikle ancak yanlış olarak “Arjantin Tangosu” olarak ifade edilir. Bu konudaki yanlışlığın temelinde tangonun gerek dans, gerek müzik ve söz olarak sadece Arjantin’e bağlanması ve bu konuda özellikle Uruguay’ın (ve bilhassa Montevideo’nun) hiç dikkate alınmayıp salt bir ulusa endekslenmesi yatar. Halbuki gerek Montevideo gerekse Buenos Aires bu konuda eşit anlam içerir. Bundan dolayı da, “Tango Rio Plata” tanımı bu fenomeni doğru olarak adlandırmadır. 

1800’lerde özellikle Habanera müzik türü tüm Rio De La Plata bölgesinde Luis Moreau Gottschk tarafından çok kısa sürede oldukça popüler hale getirildi. Bu tür, hem müzik hem de dans bilimciler tarafından “Tango Arcaica” (Arkaik tango) olarak adlandırılır. Habanera müziği akan zaman içinde bölgenin köylü müziğinden etkilenerek yeni bir müzik türü olan Milongaya dönüştü. Bu yeni sentez özellikle İtalyan kökenli müzisyenlerin etkilemesiyle hem tarantella müzik elementlerinden hem de bu müziğe uygun düşen ve yeni ortaya çıkan Milonga dansına da etki etti. İspanyol müzik ve dans elementlerinin etkisi özellikle de Tanguillo (bir tür flamenkodur) ‘nun bu konudaki ağırlığı bölgede kendini açıkça gösterdi. 

Özellikle bir çok dans bilimci araştırmacının altını çizdiği Fransız Contra dansının bu noktadaki belirleyici karakteri ve İtalyan Volta dansının (Volta atmak buradan gelir) keskin çizgilerinin de basıncı tangonun varoluş dinamikleri arasında kabul edilir. 

Tango Rio de la Plata’nın her açıdan değişim ve gelişim süreci incelenirken bunun belli tarihsel dilimler içinde ele alındığı görülecektir. 

1880-1920 yılları arasındaki kırsal folklorik müzik etkisi altındai dönem Tango Rio de la Plata’nın “primitif” (ilkel) dönemi diye adlandırılır ve bu döneme damgasını vuran her tür sanatçı da “Guardia Vieja” (eski tüfekler) olarak adlandırılır. 

1920’lerde başlayan dönem modern dönem olarak adlandırılır. Bazı araştırmacılar “avangardistik tango dönemini” (veya Tango Nuevo –Yeni tango) de bu döneme ilave ederler. Ancak, akıp giden zaman içinde payına düşenden elbetteki nasiplendi. Özellikle tüm yaşanan değişime rağmen Tango Rio Plata’nın değişmeyen yegane şeyi onun karakteristik melankolik ruhu oldu. 

Sözcük olarak tango kimine göre “Tambo” sözcüğünden türetilmiştir. Rio de la Plata dil anlayışına göre “Tambo” ineklerin barındığı ahır anlamına geldiği gibi bölgenin Lumfardo’sunda (argosunda) “Randevu Evi” anlamına da gelir. Ancak kimi çevrelere göre de Afrika kökenli kölelerce Buenos Aires ve Montevideo çevrelerine taşınmış “Tambor” (davul) a da dayandırılır. Yine bir başka çevreye göre de 1870’lerde İspanya’dan Rio de la Plata bölgesine gelen bir çeşit dans tiyatrosu denilebilecek bir sanat türü olan Zarzuella’da tango bölümü (dans bölümü) vardır ve adlandırma buraya dayanır. Ve son olarak bu sözcük ilkel tango döneminde “tangir” (dokunmak) fiilinden türetilmiştir. Ancak hangisi doğru olursa olsun (veya hepsi de doğrudur) tango, o zamanlardan günümüze kadar büyüsünü koruyarak gelebilmiştir. 20.yüzyılın ilk 30 yılı “Epoca del tango” (Tango Çağı) olarak tanımlandı. 

Tango Rio de La Plata’nın kısa bir kronolojisini yapmak gerekirse ortaya şöyle bir tablo çıkar: 

1) 1895-1917 Dönemi: Guardia Vieja (Eski Tüfekler) dönemi olarak tanımlanır. Bu dönem tangonun ilk gelişme evresi diye kabul görür. Bazı müzikologlar ve dans bilimciler bu evreyi kuruluş dönemi olarak tanımlar. Yine bir kesim bilgine göre 1895 dönemi aynı zamanda “Tango Criollo” nun ortaya çıkış dönemidir. 1895-1905 yılları arası ise Tango Criollo’nun gelişme evresi olarak tanımlandığını görüyoruz. 1905-1917 arası ise bu kronolojiyi ortaya koyanlar tarafından Rio de la Plata tangosunun ortaya çıktığı dönem olarak nitelenir. Bu dönemin temel özelliğini dönemin tangoda müzik ve dansın söz olmadan ağırlıklı olarak gelişmesi oluşturur. 

2) 1917-1925 periyodu ise, geçiş dönemi olarak tanımlanır ve bu dönemde dans ve müzik kadar söz de önem kazanır. 

3) 1925-1948 periyodu “Guardia Nueva”nın (yani yeni tüfekler) ortaya çıktığı dönemdir. Artık Guerdia Vieja ekolü yerini yeni ekole terk eder.

4) 1948-1968 dönemi ise tekrar geleneksel tangoda ısrarın ve Guardia Vieja ekolünün yeniden canlandırılması ve sürdürülmesini kapsayan dönem olarak tanımlanır. 

5) 1968’den sonra günümüze değin gelen dönem. Bu dönem, “Tercera Guardia” (üçüncü muhafızlar) dönemini ve modern tango ve avangardist tango (tango vanguardistico) çizgilerin ortaya çıkıp geliştiği evredir. 

Gelelim Tango Rio de la Plata’nın bazı karakteristik özelliklerine… Senkop bir danstır, demiştik. Yani ani hızlanan ve yavaşlayan, kapalı pozisyonda yapılan bir danstır. Çoğunlukla dizler hafif kırık olarak yapılır. Tangoda vücut ağırlığı genellikle destek bacak üzerine yüklenir. Senkop özelliği gereği bu dansta hareketin yönü çok ani olarak tam tersi istikamete doğru olabilir ve çok ani duruşlarla (kısa süreli) süslüdür. 

Elbette genel olarak tangodan söz edilirken tango şiirinden söz etmemek hiç olmaz. Ünlü tango şairi Enrique Santos Discepolo’nun vurguladığı gibi “kederli düşüncelerle insan nasıl dans eder”i öğrenir insan tangoda. Yine şair Waldo Frank bunun için “Trajik yaşam duygusunun toplumda kolektif olması gerekir” der. Yani tango şiiri kederli bir şiir. 

Arjantin ve Uruguay’da genellikle halk tango müziği, tango şiiri ve dansına yönelik olan derin ilgilerini “nedensiz ağlamak için duyduğumuz bu inanılmaz büyüklükteki arzu bizi boğarken bu durum tangoya dönüşüyor” diyorlar. 

Buenos Aires ve Montevideo ahalisi için tango “vatan” sözcüğüyle eş anlamlı. Burada herkes dans etmese bile bu tango şiirlerini ezbere bilirler. Tangonun aktörleri yani dansçılar, müzisyenler, şarkıcılar ve şairler herkes tarafından tanınır. Bu aktörler arasında sürekli olarak teorik tartışmalar yaşanır bu hiç bitmez. Ve bazı tango cafeler bundan dolayı çok ünlüdürler. Tango şiirinin modern şairi Ruben Dario’dur. Manuel Puig tango romancısıdır. 

Ancak tangonun en büyük şairi tartışmasız Homero Manzi’dir. Homero Manzi, 1907’de Kuzey Arjantin’de “Anatuya” köyünde doğdu. Tüm tango şairlerinden daha yumuşak ve hepsinden daha duygusaldır. 

“Kendimi insanın aşağılanmasına karşı mücadeleye adıyorum” diyor Homero Manzi. Homero Mazi ve yine şair olan dostu Enrique Discepolo, ikisi de çok yüksek şairane bir düzeye sahiptirler. Manzi, fantezi doludur ve yumuşaktır. Discepolo, realist ve serttir. Manzi, şiirlerinde varoşların (Barrios) tam anlamıyla hatta biraz kristalize ederek yaşam ve kültür alanı olarak anlatır. Manzi, basit insanları sevmiş ve Barrios’lardaki bu insanları şiirlerinde anıtlaştırmıştır. Örneğin; “Betinoti” (ihtiyar kör) veya “Son Laterna”. 

O dönemler ki İtalyanlar toplam göçmenlerin içinde en büyük ikinci kesimi oluşturuyorlardı, geceleri Barrios’larda “Serenata”lar hiç susmazdı. 

İşte Manzi, buradan “Milonga Sentimental”i ve “Betinoti”yi çıkartmıştır. Karanlık varoşları aydınlatan mehtap, çiçek kokan avlular ve bakımsız sokaklarda “Yüz Serenat”, “Sokağın Köşesindeki Islık” o dünyayı kristalize eder. Manzi’nin varoş anılarından kaynaklanan eserleri çoktur. Şairin yaşadıklarını yazması tango şiirlerindeki hüzün O’nun gerçek sosyal yaşamından kaynaklanır. Aslında bu, O’nun lirik türü otobiyografisi olarak da kabul edilir. 

RAMAYON 

“Ramayon, sen artık geceyi getiremeyeceksin 

Pernodun beyaz renginin ardına kurulup 

Araban artık geçmiyor önümüzden 

Rugan çizmelerin artık parlamıyor 

Bir intikam kurşunu buluştu aniden seninle 

Yaylanan güçlü adımların uyuştu senin 

Ölüm kendi gülünü atkına işledi 

Çeviri: Baha Tarık 

Mahallenin bıçkın delikanlısı Ramayon’un vurulmasına tanık olan Manzi’nin yüreği kabarmıştır…

BARRİO de TANGO

Mahallenin küçük bir parçası orada, Pompeya’da, 

Barajın sonunda sükunet içinde yatıyor 

Bir fener sallanıyor baryerin tepesinde 

Tren ayrılığın gizemini saçıyor etrafa 

Mehtaba kadar ulaşıyor köpek ulumaları 

Bir kapının içine gizleniyor aşk 

Ve Lagunların içinde feryat ediyor kurbağalar 

Bandeneonların nağmeleri işitiliyor uzaktan 

Mehtap ve gizem tangonun mahallesi 

Seni görüyorum anılarımda tekrar… 

Artık varoşta yaşamasa da varoş, Manzi’nin iç dünyasından kopmaz. 

Elbetteki Manzi’nin, tangosunda genişçe bir motif de kadın ve erkek arasındaki mutsuzluk veren ilişkidir. Bu içerikteki yapıtlarında “kalpsiz “ bir kadının “acı verdiği” erkeğin gözyaşları vardır. 

NO QUİERO 

Senin gözyaşlarının suçlusu olmak istemiyorum 

Acılarının temeli ben olmak istemem 

Sen şarkı söylerken soluğun olmak istiyorum 

Işık olmak istiyorum umutların için 

Manzi’nin tango şiirlerinden tango hakkında çok olağanüstü şeyler öğrendiğimiz gibi aynı zmanda O’nun duygu zenginliği ve doğduğu topraklara nasıl kök saldığını da öğreniyoruz. Tango anlayışı başlı başına bir anlam taşıyan ve temsil yeteneği ve düzeyi olan bir şairdir Homero Manzi. Manzi yazdığı şeylerin gerçek olduğunu, hiçbir şeyi uydurmadığını söyler. 

Homero Manzi, tangonun kültürel boyutu da sindirilmeden kişinin bir ömür yarım tango yapacağını ileri sürer. 

Bu büyük usta Buenos Aires’te 03.05.1951’de yaşama veda etmiştir. Homero Manzi ölürken S.A.D.A. I.C’ın (Arjantin Yazarlar ve Besteciler Birliği) ‘nin başkanıydı.